Can Kıraç'ın emeklilik günlerini geçirdiği ofisinde onlarca horoz objesi bulunuyor. Bir fotoğraf karesine sığdırabileceğimiz kadar horozu masa üzerine yığdık ve Can Bey'in poz vermesini istedik. Oldukça muzip bir şekilde objektifimize bakan Can Bey, neden horozlar topladığını söylemedi ama her halde bir anlamı olsa gerek?
Gerçekleşmeyen Sarı Hayal
Galatasaray Lisesi'nde okuduğu yıllarda içine giren gazetecilik sevdası, Can Kıraç'ın peşini üniversite yıllarında da bırakmamış. Matbaa mürekkebini koklamış bir kere? Çalışma hayatına atıldığı yıllarda bu arzusunu bülten çıkararak sürdüren Kıraç, Koç Topluluğu'nun şimdiki yayın organı olan Bizden Haberler'in de babası? Emekli olduktan sonra kendini yaptığı esprili kolajlara ve yazı yazmaya adayan Can Kıraç'ın en büyük hayali Sarı Basın Kartı sahibi olmak? Bu bekleyiş tam 'Komediye döndü' derken, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Onursal Üyeliği'ne kabul edildiğini öğrenmiş. Kıraç üyelik kartını gururla gösteriyor?
Can Kıraç deyince, Cumhuriyet'in 84 yıllık geçmişine 41 yıl boyunca Koç Topluluğu aracağıyla damgasını vurmuş, iş yaşamının duayenlerinden çok özel bir kişilik akla gelir.
Gerçi kendi isteğiyle emekliye ayrılalı epey bir zaman geçti ama Can Kıraç'ın bir de gazetecilik yönü olduğunu biliyor muydunuz? Ben biliyordum ancak, Kıraç?ın gazetecilik yönünün lise yıllarına kadar dayandığını açıkçası bilmiyordum.
Gazeteciler Cemiyeti'nin yeni üyeleri için 2006 Aralık?ında düzenlediği törende Can Kıraç da vardı. Üstelik kendisine rozet de takıldı. Bu törende kısa bir konuşma da yapan ve gazetecilik macerasını özetleyen Kıraç'ın anlattıkları, çok az kimsenin bildiği farklı bir yönünü ortaya koyuyordu.
Koç Topluluğu gibi bir kuruluşun tepe noktalarında yöneticilik yapıp gazetecilik mesleğine henüz başlamış bir mıuhabir gibi heyecanını hiç kaybetmeyen Kıraç'ın gazeteciliği, aslında iş adamlığından çok daha eskilere, Galatasaray Lisesi?nde okuduğu yıllara dayanıyor.
Emeklilik günlerini geçirdiği ofisinin kapısını çaldığımız zaman ilk sorumuz,- Gazeteciliğe ne zaman başladınız? Nasıl sürdürdünüz??
- oldu.
Geçmişe doğru bir yolculuk yapan Can Kıraç, bu soruyu bize şöyle yanıtladı: -Bu ilginç bir durum aslında. Zaman zaman düşünürüm ?Gazetecilik hevesi bende ne başladı?- diye. Her defasında da farklı bir başlangıç bulurum. Son dönemde şunu fark ettim. Ben gazeteciliğe Galatasaray Lisesi'nde okurken başlamışım. Bir gün hocalarıma eleştirel bir bakış açısıyla -Spor Odası Nasıl Yönetilmelidir? - diye bir rapor verdim. Bu raporla hocalarımı o kadar etkilemişim ki, beni spor odasının başına oturtular. Ve ben orada el yazısıyla haftalık bültenler yazmaya başladım. Şimdi düşünüyorum da o bültenleri saklamamakla büyük bir hata yapmışım. 1944-45-46 yıllarından kalan o bültenler çok değerli olacaktı şimdi.
Liseden sonra Ankara'ya Ziraat Fakültesi'nde okumaya gittim. 1949 yılında ise Türkiye Milli Talebe Federasyonu başkanı oldum ve federasyonun, İnkilapve Gençlik adlı gazetesinde yazmaya başladım. Yazı yazmak, bana ilginç geldi. Okul bittikten sonra yazmamı istediler. O zaman da çalışma hayatına yeni atılmışım. 14 Mayıs 1950'de Demokrat Parti'nin iktidara gelişinin ardından -İkaz!- başlığıyla yazdığım yazı, dönemin Milli Eğitim Bakanı tarafından halkı isyana teşvik olarak algılandı ve mahkemeye verildim. O yazı bugün bile geçerliliğini koruyor.
Türkiye'nin yakın tarihinin en önemli tanıklarından biri olan Can Kıraç, 1950li yıllarla 2000li yılları, -Bugün bu yazıyı yeniden yayımlamaya kalksam, çocuklarım bu yazının altına imza atabilirler. Ne kadar ilginç bir ülkeyiz. Birçok şeyi değiştirememişiz demek ki?? sözleriyle karşılaştırıyor. Bu yazı, uzun yıllar birlikte çalıştığı Koç Holding'in kurucusu rahmetli Vehbi Koç'un oldukça dikkatini çekmiş. Can Kıraç o günleri şu sözlerle anlattı: O yazı da bu defa Vehbi Bey'i çok etkiledi ve bana -İstersen seni meclise gönderebilirim- dedi.