Can Kıraç

MEMLEKET BİZİMDİR !

Son dönemde yaşadığımız olaylara bakıp içine düştüğümüz uçurumun derinliğini, nihayet, toplum olarak algıladığımızı sanıyorum.

Türkiyemiz, ne yazık ki, bir çelişkiler ülkesi olma yolunda hızla ilerlemekedir! Halk politikacıya, politikacı parti başkanına, memur amirine. bakanlar başbakana, başbakan cumhurbaşkanına güvenmez olmuşlardır. Alınan kararlardaki tutarsızlıklar, devleti kuşatan sığ politikalar, sorumsuz ve onursuz davranışlar, içi boş konuşmalar çoğumuzu hayrete düşürmekte, umutsuz- luğa sürüklemektedir.

Çıkar elde etmek uğruna çete kurup hırsızlığı kurumlaştıran bir "soyguncular ülkesi" olmanın utancını yaşıyoruz. Ortaya çıkan büyük zararı halkın ve gelecek kuşakların sırtına yükleyen zihniyete karşı isyan etme duygumuzu, zorla, içimize bastırıyoruz.

Kendi çıkarları için fikir ve yön değiştiren, bizi birbiri-mize düşman etmeye çalışan yarı aydınlarla çevrildiğimizi görüyor, ama suskunluğumuzu bozamıyoruz.

Bir kısım medyanın, incir çekirdeğini doldurmayan konularla, cahile ve cehalete prim vermenin öncülüğünü sürdürmesine hayret ediyor, ama bunu düzeltici girişimlere katılmaktan kaçınıyoruz. Tecrübe edileni bir kere daha denemenin yanlışlığını görüyor ama bunu düzeltme çarelerini aramıyoruz. "Ölümün yaşamdan daha önemli olduğunu" genç beyinlere aşılayan şeriat tutkunu hacıların-hocaların çağın gerisinde kalan cehaletleriyle mücadele etmeyi beceremiyoruz.

İşte; içte ve dışta, içine düştüğümüz gülünçlüğümüzün, gayrı ciddiliğimizin ve ilkelliğimizin kaynağı, bizi kuşatan bu çürümüş sistemden ve kokuşmuş çevreden beslenmektedir.

Aramızdaki iyimserlerimizin bile umutsuzluğa kapıldığı bu karanlık ortamdan kurtulmak için, Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığına inananların, bu defa, harekete geçme fırsatını muhakkak kullanmaları gerekmektedir.

Bugün, "Atatürk İlkelerini" Atatürk söylediği için değil, ulusumuzun çağdaş olmasını sağlayacak hedefler olarak savunan ve benimseyen, eğitimli ve üstün vasıflı bir kuşağa sahip bulunuyoruz. Bu kuşak, Türkiyemizin yeniden yapılanmasını en kısa sürede muhakkak sahiplenmelidir.

Batı dünyası, toplumun refahıyla ilişkili pek çok gelişmeyi gerçekleştirme aşamasına gelmiş bulunuyor. O ülkelerde daha yüksek bir "yaşam seviyesi", daha kaliteli bir "yaşam biçimi" gibi kavramlar insanlara sunulan olanakların başını çekmektedir.

Bizde, yaşadığımız olaylar, siyasetçilerimizin bu değişimi algılamadıklarının kanıtlarıyla doludur. Bugün, ulaştığı seviye ve bilgilenmede kazanılan hız sebebiyle, Türk toplumunun daha fazla fedakarlık yapma isteği ve heyecanı tükenmiştir. Bu nedenle, politikacıların, göz boyayarak halkı uyutmaya devam etmeleri artık mümkün olmayacaktır.

Öyleyse hüner, yeni kadrolarla, devleti ve bürokrasiyi daha iyi yöneterek, topluma güven vermek, çalışarak ve birbirimize destek olarak hedefe ulaşaçağımıza ulusumuzu inandırmaktır.

1946 yılından bu yana "demokrasi" uğruna katlandığımız bunca sıkıntıyı ve ızdırabı boşa çıkarmak istemiyorsak, her alanda ve her kademede örgütlenerek zorlukları, aşmaya yönelmeliyiz. "Seçim" demokratik sistemin çıkış yolu olduğuna göre, yakın bir gelecekte önümüze konacak seçim sandıklarına, bu defa muhakkak hazırlıklı ve kararlı gitmeyi gerçekleştirmeliyiz. Eskimiş politikacıları ve modası geçmiş politikaları bu defa muhakkak tasviye etmeliyiz.

Bunun yolu, her görev kademesi için seçeceğimiz politikacıları arayıp bulmak, bu kişilere siyaset arenasının kapılarını açmak. partilerimizin bu isimleri kadrolarına almalarını sağlamak olmalıdır.

Etkileri ve çalışma alanları yaygınlaşan sivil toplum örgütlerimiz, şimdiden, seçim sandıkları önümüze gelmeden ve hiç vakit kaybetmeden yeni politikacıları belirle-meye yönelmelidirler.

Bugüne kadar, memleket sevgisinin şampiyonluğunu yapan eskimiş siyasetçilerin karşılarına dikilip, ülkemizi, artık en çok politikacıların değil, halkımızın sevebileceğini kanıtlamak zorundayız.

*

10 Temmuz 2001

Tasarım ve Uygulama entegresoft